FERHAT

Türküsünü söylemeyi öğretti hayat…

Sevgili yoldaşım…


Cihat ZAFER ne güzel söylemişti;
Boşa delmişti Ferhat, kendi içinin aşılası dorukları varken…Şirin bir tuzak!
Boşuna düşmüştü çöllere Mecnun, içinin kaynayan kumlarına basmak dururken…
Leyla, ‘’bir özge candı’’, kaçak ve uzak!

Yürek cennetimiz ne Leyla da ne de Şirin de…Ne Ferhat’ın dağlarında ne de Mecnun ‘un çöllerinde…


Ferhat’ın dağları aştıracak kalbinin tam ortasında, Mecnunun kızgın çöllerde yandıracak yüreğinin en derinlerinde… İsimleri, diyarları da değişse hepsi yüreklerindeki cennetin izinde bir yolculuktaydı…
Yolları kiminin dağlara çıktı, kiminin çöllere…
Aradıkları bir ve tekti…


Yolculuğumuzu kime ve neye doğru yaparsak yapalım kendimize çıkacak… Bulduğumuzda kendimizden bir parça, kaybettiğimizde kendimizden…


Babamdan bir şey istediğimizde bir düşünelim derdi…Biraz zaman geçer aynı şeyi sorardık, düşünelim derdi yine, beklerdik tamam demesini… ‘’Baba illa türküsünü mü söylettireceksin bize, he desen hemen, zaten olur diyeceksin’’ derdik gülerdi…


Babam hangi niyetle yapardı bilmiyorum fakat türküsünü söylettirecek kadar istiyor muyum, ne istiyorum, ne kadar istiyorum, kendime ve arzularıma dönüp bakmayı ve pes etmemeyi öğrenmişim…


Kendime giden yollarda da Ferhat gibi bazen dağlar çıkıyor karşıma, mecnun gibi bazen çöller…
Bu gelen yüreğimin hangi aşılmayan kalesi, içimde nerede surlar örmüşüm de geçemiyorum, yolculukta öğreniyorum…
İçimin aşılmaz surlarında gedikler açmayı yolculukta öğreniyorum…

Bazen içimin yanardağlarında kayboluyorum, tutuşturup her şeyi sil baştan almak istiyorum…
Ateşlerim kendimi yakıp kül etmeden, dumanlarımda kendimi boğmadan çıkmayı da yine kendim istiyorum…

Kâh serada, kâh Süreyya da da olsa kendimle tanışa tanışa, barışa barışa, kendime yolculuktan yine vazgeçemiyorum…

Türküsünü söylemeyi öğretti hayat…


Sevgili yürek cennetim, Sanıyorum ki herkes kavuştu, kucaklaştı, bir ben kaldım yollarda…
Sanıyorum ki benden başka Ferhat ta yok, Mecnun da…
Vazgeçecek oluyorum, sonra türküler salınıyor yine kulağıma…

Karahisar kalesi yıkılır gelir
Kakülü boynuna dökülür gelir
Yayladan gel allı gelin yayladan
Kesme ümidini kadir Mevla’dan
Ver elini karlı dağlar aşalım bayramlaşalım

Sevgili yoldaşım, ver elini karlı dağlar aşalım…
İçimizde ne kadar dağ varsa yolculukta yıkılsın…
Sevgili yoldaşım, ver elini bayramlaşalım…
İçimizde ne kadar susmayan türkü varsa çağlasın…

HİRA**

“FERHAT” için 1 yorum

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top